Intra olarak 30 yıllık geçmişimizde, en çok referansa sahip olduğumuz alan çimento fabrikalarıdır. Dolayısıyla çimento sektörü hem üretim prosesi hem de yönetmelikler açısından her zaman en yakından takip ettiğimiz sektör oldu. Çimento fabrikalarına yapılan yatırımlar, coğrafya olarak da yatırım türü açısından da yıllar içerisinde sürekli değişime uğradı. Pandemiden önceki son 10 yıl boyunca, Avrupa’da yeni çimento fabrikası yatırımları neredeyse sıfırlanmış durumdaydı. Kapasite artırımı, yeni hat kurma gibi çalışmalar ise büyük çimento firmaları tarafından nadir olarak yapılırdı. Bunun temel nedeni olarak, Avrupa Birliği tarafından uygulanan sıkı çevre politikalarını gösterebiliriz.
Ağır sanayi kapsamındaki üretimlerini minimuma indiren Avrupa, yatırımlarını Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yoğunlaştırdı ve bu alanda ihtiyacı olan ürünleri mevzubahis ülkelerden ithal etmeye başladı. Bu süreçte Türkiye de dâhil olmak üzere gelişmekte olan birçok ülkede çimento yatırımları ve ihracata yönelik yatırımlar (örneğin liman tesisleri) devletin verdiği teşviklerle birlikte önemli ölçüde hızlandı.
Fakat görüyoruz ki özellikle pandemi dönemi sonrası Avrupa farklı bir yönteme başvurmaya başladı ve öğütme tesisleri konusunda yatırımların önü açıldı. Bunun nedenini daha iyi anlayabilmek için öncelikle çimentonun üretim prosesini kaba hatlarıyla anlamamız gerekiyor.
Ayrıntılı olarak tabloda görebileceğimiz proses ağını, 5 ana başlık altında toplayabiliriz:
- Ham madde çıkarma
- Ön öğütme ve homojenizasyon
- Fırınlama
- Öğütme
- Paketleme
Saydığımız 5 ana başlıktan çevre yönetmeliği ile ilgili sıkıntı yaratacak atık gaz çıkışının yüksek olduğu kısım tablodaki ilk 3 maddedir.
Pandemi döneminde sağlık koşulları ve karantina şartları nedeniyle nakliyenin operasyonel olarak zorlaşması, dünya genelinde gördüğümüz ve etkileri hâlâ sürmekte olan ekonomik resesyon dönemi ve pandemi sonrası uluslararası ekonomilerde ülkelerin izlediği merkantilist diyebileceğimiz ekonomi politikası nedeniyle Avrupa, son yıllarda çimentodaki ithalat dengesini sağlayabilmek adına öğütme tesisleri konusunda yatırımlarını hızlandırdı.
Öğütme tesisini çimento üretiminin son iki prosesi olarak düşünebiliriz. Avrupa, direkt olarak çimento ithalatı yapmak yerine fırından çıkan klinkeri alıp işlemeyi ve bizim deyimimiz ile çimento üretimini “millileştirmeyi” hedefleyen bir politika izlemeye başladı. Bu doğrultuda öğütme tesisleri kurarak çevre yönetmeliği ile ters düşmeden üretim sıkıntısına optimal bir çözüm bulmuş gibi gözüküyor. Bu yeni politika ise biz ve bizim gibi Avrupa standartlarını yakalayabilmiş firmalara, geçmiş politikalarından edindiğimiz referans ve deneyimlerle birlikte yeni iş alanlarının kapılarını aralıyor.